grup medineesintisi - ALTIN ÖĞÜT
  EVLENMEYLE İLGİLİ
  ANA SAYFA
  GRUBUMUZ
  ESNAF KARDESLERiMiZ
  DUGUNLERIMIZ
  iLAHi SÖZLERi
  Ulusal Yerel Basın
  Sayaç
  GÜZEL VİDEOLAR
  YENİ EVLİLER DİKKAT ETSİN
  EŞLERİMİZİ SEVELİM
  ALTIN ÖĞÜT
  MUTLULUK TAKTİKLERİ
  NASIL SEVGİ
  NASIL BİR AİLE
  ŞU ÜÇ ŞEYİN ŞAKASINI YAPMAYIN
  GELİN-KAYNANA POLEMİĞİ
  ANNEDEN KIZINA
  EVLİLİKTEKİ 8 YANLIŞ
  HANIMLAR DİKKAT
  MUTLULUK İÇİN 50 ÖNERİ
  yemek tarifleri
  oyun köşemiz
  İletişim
  DİNİ PAYLAŞIMLAR
  Ziyaretçi defteri
  gençlerimizin en hayırlısı kim?
  aşk nedir?
  kıblesini şaşıran gençlik-önemli
  aşk ne demektir?
  aşkta dini ölçüler nasıldır?
  erkeklere özel bir ilmihal konusu
  DUGUNLERIMIZ-2
  FILISTINLI KARDESLERIMIZE...

  1. Evliliğinin bittiğini düşünenlere, yeni evlenenlere ve
     bekarlara...
    .....................BU ALINTIYI LÜTFEN DİKKATLE OKUYUN.............
     
     Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim
     için evlenmiştim.
     Bu sâkin adamın
     göğsüne başımı koymak içimi nasıl da
     ısıtırdı…
     
     Gel gör ki iki yıl nişanlılık
     ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya
     başlamıştı. Eşimin
     -bir
     zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz
     ediyordu.
     
     İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı
     hassas bir kadınım.
     Romantik anlara,
     küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can
     atıyorum. Oysa
     kocamın
     sakinliği,
     başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize
     romantizm katmaması
     beni
     aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
     
     
     Sonunda kararımı ona da
     açıkladım: boşanmak istiyordum.
     Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye
     sordu.
     'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim,
     'sadece yoruldum.'
     Bütün
     gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli
     ise hayal
     kırıklığımı daha da
     artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte,
     sıkıntısını dışarı
     vurmaktan bile
     aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!
     
     Sonunda
     sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim?'
     Demek ki söyledikleri doğruydu:
     insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç
     kırıntılarım da
     kaybolmuştu.
     'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun
     cevabını kendin bulup
     kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.'
     'Diyelim dağın tepesinde
     bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim
     için koparmak,
     düşüp
     vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ
     ölümüne
     mâl'olacak. Bunu
     benim
     için yapar mısın?'
     Yüzümü dikkatle inceledi ve ' Sana bunun cevabını
     yarın
     vereceğim' dedi.
     Bu cevapla son ümidim de yok
     olmuştu.
     *
     Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt
     şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da
     bir not
     bırakmıştı.
     'Sevgilim' diye başlıyordu,
     'O çiçeği senin için koparmazdım'
     Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
     
     'Çünkü her zaman yaptığın gibi
     bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten
     sonra monitörün
     önünde
     ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime
     ihtiyacım
     var.'
     
     'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden,
     senden
     önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden
     bacaklarıma ihtiyacım
     var.'
     
     'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep
     yolu
     kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime
     ihtiyacım
     var.'
     
     '<Sâdık arkadaşın>ın her ayki ziyaretinde
     sebep olduğu,
     karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma
     ihtiyacım
     var.'
     
     'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını
     dağıtmak, can
     sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem,
    hikây eler
     anlatabilmem için
     ağzıma ihtiyacım var.'
     
     'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan
     gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan,
     yaşlandığımızda
     tırnaklarını
     kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz
     telleri
     ayıklayabilmem,
     merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem,
     çiçeklerin renginin -
     gençliğinde
     senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için
     gözlerime
     ihtiyacım
     var.'
     
     'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa,
     evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım
     bir
     tanem.'
     
     
     Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer
     dağılıyordu.
     Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
     'Mektubu okuduysan ve kalbin
     ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin
     susamlı ekmek ve taze
     
     sütle
     kapıda bekliyorum.'
     Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve
     ellerinde
     sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının
     önündeydi.
     Artık çok iyi
     biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçe
     ği uçurumun
     kenarında
     bırakmaya karar verdim.
     
     Bu gerçek aşktı.
     
     
     İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye
     alıştığımız aşkın, seneler
     sonra o
     heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde
     de hep var olmaya
     devam ettiğini göremeyebiliyoruz.
     
     Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki
     artık romantik
     değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta
     belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir.
     
     Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması
     için elbette
     gereklidir. Bir zaman
     sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır.
     
     Hayat tam da böyle bir şeydir.*

Tıkla Sende Sitene Ekle

Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol